30 Ekim 2016 Pazar

BAŞARIYA NE KADAR AÇSINIZ?

     Günümüzde başarılı insanların ortak özelliklerinden biri de, başarıya çok aç olmalarıdır. Ne kadar açlık, o kadar BAŞARI. Son yıllardaki yaptığım araştırmalar, edindiğim kaynaklar, çevremdeki başarı tahtına oturmuş kişilerin anlatımları hep aynı yola çıkıyor. Gerçekten hepsi . Yazıyı hazırlarken rahmetli Sakıp Sabancı'nın bir röportajını da anımsar oldum ''ben başarıya açım, açım'' derdi. Diğer çarpıcı bir örnek ise dünyaca ünlü Knut Hamsun'un ''Açlık'' romanından; çok ünlü bir yazar olmak isteyen Hamsun'un parası yoktur, açtır ve elektriği kesilmiştir. Hamsun, her koşulda yazmak zorundadır, markete gider, ekmek veya mum almakta kararsız kalır ve mumu tercih eder. (veresiye teklif edecekken farklı bir durum gelişir...)

     Başarı tahtında oturan hiç kimse bulunduğu noktaya kolay kolay gelmiyor. Zirvedeki kişilere sorulduğunda; ''kendini yetersiz görmek'' ve ''başarısız olma korkusunun'' onları zirveye çıkaran, başarılı yapan önemli faktörler arasında yer aldığını göstermektedir. Başarısız olma kaygısının dozu da önemlidir. Fazlası insanı gerçekten başarısız yapabilir. Burada oluşması gereken formül; ya başarısız olursam korkusu+Çok çalışmak+Pes etmemek.

                                           

     Başarıyla ilgili olarak geçtiğimiz aylarda birkaç yazımı daha paylaşmıştım. Fakat gün geçmiyor ki yeni araştırmalar ortaya çıkmasın. Geçtiğimiz ay Harvard Business dergisinde yayımlanan, Wisconsin School of Business'dan Prof. Shin'in 160 üniversite öğrencisi üzerinde yaptığı bir araştırma, A planı yanında, B planının da olması performansa zarar veriyor. İlginç değil mi? Oysa şimdiye kadar her zaman B ve C planı olmasının gerektiği savunulmuştur. Buradaki davranış, aslında psikolojik bir düşünce şeklidir. Çünkü insanlar B planı olduğunda daha rahat davranıyor. B planı tabii ki yapılması gerekir, hatta C planı da, fakat bana göre; tüm planlar yapıldıktan sonra ciddi bir düşünce kontrolü ve öz disiplin ile diğer planları görmezden gelmek ve hatta yokmuş gibi A planına odaklanmaktır. Diğer bir deyişle, A planı için ne kadar başarıya açsak, hedefimiz de o kadar ulaşılabilir olur. 

     Başarıya aç olma halleri, insanlarda değişik şekillerde ortaya çıkmaktadır. Başarıya aç olan kimselerin kafasında canlandırdığı bir büyük resim vardır. Bu tarz yaklaşımları olan kişiler, geçmişteki edindiği tecrübelerden de yola çıkarak, çok çalıştıklarında, hedefe odaklandıklarında, pes etmediklerinde bir şekilde sonuca ulaşacaklarını bilirler. Bu sebepten başarıya aç olan kişiler, hayalini kurduğu büyük resim neyse, sürece ve sonuca odaklanarak, çok çalışarak engeller karşısında pes etmeyerek hedefine bir gün mutlaka ulaşır. Albert Einstein da durumu çok güzel özetlemiştir aslında; ''Merakınızın peşinden gidin, benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.''

     Başarıya aç olmak ile ilgili en iyi anlatımlardan biri de, Les Brown'un aşağıda bulunan videosunun içinde saklıdır. İzlemeyenler ya da tekrar izlemek isteyenler ''https://www.youtube.com/watch?v=z6GCmxXAGsA&t=46s'' linkine tıklayabilirler. Les Brown muhteşem bir kişisel gelişim konuşmacısıdır. Zaten hayatı, konuşma yapmasa dahi, insanların içindeki gelişim ve başarıya aç olma tutkusunu açığa çıkarmak için yetiyor. 

                                      

     Aslında gerçekten zor değildir. Konfor alanından çıkmaya istekli, hemen herkes istediği şeyi başarabilir. İnsan doğası gereği konfor alanını terk etmek istemez, orası rahattır, risk yoktur ama konfor alanı içinde kalmak, kimseyi A noktasından herhangi bir yere götürmez. Nereden başlayacağına karar veremeyenler; bir gün işe gitmeden önce normal kalkma zamanından bir saat önce kalkabilirler. Böylece kimsenin müdahale edemediği çok verimli bir zaman dilimi oluşur. Bu zaman dilimi içerisinde, çok verimli kararlar alınabilir, doğru işi yapıp yapmamakla ilgili, gelecek ile ilgili ya da özel yaşama dair... tüm bunlar normal ise sürekli gelişimin bir parçası olmak için yarım saat spor yapmak ve diğer kalan yarım saatte de kitap okuyarak güne başlamak... Sadece bunları yapmak dahi kısa süre içinde bir insanın hayatını değiştirecektir. Bunlar sadece konfor alanından çıkmak ile ilgili birkaç ipucudur. Herkes, kendi hayatı ile ilgili konfor alanını daraltmak için çok farklı çalışmalar yapabilir. Neden mi? Tabii ki gelecekte daha konforlu bir yaşam için...

                   ''Hayatınızdaki konfor alanı daraldıkça, başarı çizginiz yükselecektir.''



Sevgilerimle,

Yücel Uygun
Kurucu
DBA Consulting

yuceluygun@dbaconsulting.com.tr
www.dbaconsulting.com.tr






13 Ekim 2016 Perşembe

SATIŞ EĞİTİMİNDE ÖNEMLİ FAKTÖRLER

      Sürekli eğitim, günümüzde şüphesiz yoğun rekabet ortamı içinde olan işletmelerin vazgeçilmezi haline gelmiştir. Kendini sürekli geliştiren işletmeler, müşteri sadakati konusunda adımlar atarak ve başta iç müşterisini de mutlu ederek uzun vadede kârlılıklarını artıracak ve daha uzun süre yaşayacaklardır. Eğitime ve inovasyona önem veren işletmeler, gelecekte karşılaşacakları olası krizlerden de, eğitime önem vermeyen işletmelere göre hafif sıyrıklarla kurtulacaktır. Bu kesin bir yaklaşımdır. Bu sebepten işletmelerin sürekli eğitim sistemini uygulamaları son derece önemlidir. Müşteri ilişkilerinde çok önemli bir terim olan ''Kaizen'' her işletmenin yaşam felsefesi olmalıdır. (Japoncada kai değişim, zen daha iyi anlamına gelmektedir.) Her eğitim, konunun uzmanı kişiler tarafından verilmelidir.

                                            

      Yapılan araştırmalar, işletmelerin çoğunlukta satış grafiği ivme kaybettiğinde satış eğitimine ihtiyaç duyduğu yönündedir. Durum bu şekilde olduğunda işletmenin tekrar ivme kazanması da güç olmaktadır. Personele eğitim belirli aralıklarda düzenli bir şekilde verilmelidir. Özellikle satış personelinin ve müşterilerle direkt temas halinde olan personelin eğitimi, işletmenin ayakta kalması için son derece önem taşımaktadır. Türkiye'deki yeni açılan işletmelerin yaşam süresi ortalama 10 yıldır. Kapanan işletmelerin sebeplerine bakıldığında kurumsal bir kimlik oluşturamamanın yanında eğitime önem verilmemesi de ilk sıralarda gelmektedir.

      Günümüz koşullarında, satış eğitimleriyle iligili rastlanan eksiklerden biri de; satış personelinin yanında, müşteriyle sürekli temas halinde olan personelin eğitimine fazla önem verilmemesidir. İşletmenin müşteri sadakatini artırması için konuyu bir bütün olarak ele alması önemli bir konudur. Satış temsilcisinin mükemmel bir eğitim sonrası, müşteriye ''müşteri coşkusu'' yaşattığını düşünelim. Sonrasında müşteriyle temas halinde bulunan diğer personelin (müşteri ilişkileri vb.) gereken müşteri odaklı eğitimi almaması durumunda diğer emekler de boşa gidecektir ya da verimsiz kalacaktır. Aynı şekilde, bazı işletmelerde potansiyel müşteriler ile ilk temas karşılama personeli tarafından kurulmaktadır. Dolayısıyla, ilk izlenim o anda oluşmaktadır. Satış eğitiminin yeterli olduğu koşullarda, karşılama personelinin yeterli eğitimi almaması halinde; müşterinin karar vermesi için son derece önemli olan firmanın ilk izlenimi karşı tarafta yeterli derecede olumlu bir tutum oluşturmayacaktır. Satış işleminin oluşması için müşterinin gözünde belirli kriterlerin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bazen, bazı firmaların yeterli derecede ilk izlenimi oluşturamamasından dolayı müşteri satın almamaktadır. Ve bu durum psikolojik bir süreç olduğundan dolayı, satışın oluşmaması sebepleri arasında gizliliğini korumaktadır ve kayıtlara çok fazla yansımamaktadır.

                                                   

      Diğer bir önemli husus ise satış yöneticisinin liderlik eğitimi ile ilgilidir. Yine işletmelerde en sık karşılaşılan eksiklerden biri satış personelinde tutku oluşturacak, onlara ilham verecek yöneticilerin bulunmamasıdır. Satış eğitimlerinin yanında, mutlaka satış yöneticilerine satış yönetimi ve liderlik ile ilgili eğitim verilmesi, işletmenin eğitim dengesini korumasına olanak verecektir. Zira, satış personeli her ne kadar satış eğitimi alırsa alsın satış yöneticisi motivasyonu, adaleti, güven ortamını oluşturamaz ise beklenen sonuç çok tatmin edici olamayacaktır.

      Yukarıdakiler bir bütün olarak ele alındığında ve hizmet ya da ürün kalitesi de tam olarak sağlandığında satışlar aratacak ve işletmenin yaşam süresi de yükselecektir.

              ''Bir zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür.''        
                                                                                                                      William James




Sevgilerimle,

Yücel Uygun
Kurucu
DBA Consulting

yuceluygun@dbaconsulting.com.tr
www.dbaconsulting.com.tr








5 Ekim 2016 Çarşamba

İŞLETMELERDE SATIŞ SÜRECİNDEKİ PROBLEMLER

    Günümüzde, işletmelerin daha uzun ömürlü olması için başarılı satış operasyonlarına sahip olması gerekmektedir. Başarılı bir satış operasyonu için, ürün ya da hizmetleri pazara etkili bir şekilde sunmak, gerektiğinde satışta inovasyon yapmak, satış sürecinin sürekli takibi, personelin sürekli motive edilmesi gibi kavramlar oldukça önemlidir. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi; düzenli giden bir satış organizasyonu, satış adımlarının doğru bir şekilde uygulanması ve takibi sonucu ortaya çıkar. Satış sisteminin doğru kurulduğu ve takibinin yapıldığı bir işletmede kolay kolay satışlar düşmez. Bazı dönemlerde satış grafiği düşse dahi, iyi bir satış yöneticisi, problemin nerede olduğunu çok iyi analiz etmelidir. Durgunluk dönemlerinde, problemin içsel mi yoksa dışsal mı olduğunu çok iyi kavramak gerekir. Çünkü bazı durgunluk dönemlerinde işletmeler farklı bayilerle, iş ortaklarıyla ya da farklı sektörlerden kişilerle yanıltıcı fikir alışverişi yapmaktadırlar. Ve bu durum da, yapılan problem analizinin kalitesini etkilemektedir.

                                             

    Bir işletmenin, satış konusundaki durgunluk dönemi analiz edildiğinde, ilk bakılacak raporlardan biri, satış temsilcilerinin yaptığı sunumlardır. Her işletmede, satış temsilcilerinin potansiyel müşterilere gerçekleştirdiği sunum hedeflerinin olması gerekir. Haftalık sunum sayısı, işletmenin bulunduğu sektöre göre değişiklik göstermektedir. (Birçok sektör için bireysel sunum hedefi haftalık 12-20 arasındadır.) Satış yöneticisi haftalık sunumları incelediğinde, hedef rakamın altında kalan bir sayı mevcut ise, buradaki geliştirilmesi gereken süreç telefon sunumları ile ilgilidir. Bir satış temsilcisinin bir günde yapacağı verimli telefon sunumu 45 adettir. Bu birçok sektör için kullanılan uluslararası bir standarttır. Tabii ki burada satış temsilcisinin, 45 adet verimli sunumu gerçekleştirmesi için çok daha fazla kişiyle irtibat kurması gerekecektir. Bu aşamada telefon sunumlarının kalitesi de randevuların alınması için oldukça önemlidir. 

    Yapılan analizde haftalık sunum sayısı istenilen seviyede ise, yapılan sunumlarda bir hata aramak doğru bir yaklaşım olacaktır. Tecrübelerimden yola çıkarak ve araştırmaların gösterdiği; birçok müşterinin satın almamasındaki sebep fiyat değil, satış personelinin tutumudur. Bu sebepten dolayı satış personelinin tutumu ile ilgili mutlaka eğitilmesi gerekmektedir. Satış yöneticisi mutlaka satış personelinin sunumlarına katılmalıdır. Çünkü, yapılan sunumlarda bariz bir hata söz konusu olabilir. 

    Bazen yapılan sunumların kalitesinde de problem olmayabilir. Bu tarz bir organizasyonda işletmenin fiyatını ya da ürün veya hizmet standartlarını kontrol etmesi de gerekebilir. Fiyat güncellemesi ya da ürün, hizmet konularında bir inovasyon şart olabilir. 

                                          

    Durgunluk dönemlerinde, problem dışsal bir nedene dayanıyorsa (yaz tatili, bayram günlerinin birleşmesi sonucu uzun tatil dönemlerinin oluşması vb.) ve işletme bu süreci az yara ile atlatmak istiyorsa, tüm ekibin konfor alanından çıkıp, daha fazla efor sarf edeceği bir sisteme geçmesi gerekecektir. Bu aşamada çoğu zaman sunum sayısının artırılması ve müşterinin ilgisini çekecek fiyat avantajının oluşturulması işletmenin, durgun döneminden hafif sıyrık ile kurtulmasını sağlayacaktır. Bu dönemlerde, satış temsilcileri daha fazla çaba içinde olacakları için, onların da ödül sistemi ile tatmin edilmesi oldukça önemlidir ve kesinlikle atlanmaması gereken bir konudur. Müşteri tatmininin öncelikle iç müşteriden başladığı unutulmamalıdır. Ayrıca bu süreci başarıyla atlatmış bir ekip, çalışma hayatı içinde ün kazanıp, gelecekte daha iyi noktalara da gelecektir.

    Yukarıda yazdıklarıma ek olarak personelin sürekli eğitilmesi de gerekmektedir. Eğitimlerde özellikle, dışarıdaki durgunluk dönemi ile ilgili konuşmalardan etkilenmemeleri ve satış adımlarını doğru bir şekilde uygulamaları konusu üzerinde durulmalıdır.

    Durgunluk dönemi bazen çok farklı sebeplerden de oluşabilir. Bu sebepten gerek görülmesi durumunda mutlaka bir uzmandan (dışarıdan) destek alınmalıdır. Çünkü bazen işletmeler, sinsi bir virüs olan ''işletme körlüğü'' diye adlandırılan durumun içine girmiş olabilirler.

 “ROTANIZI BİR YILDIZA SABİTLERSENİZ, BÜTÜN FIRTINALARDA YÖNÜNÜZÜ BULURSUNUZ.” 
                                                                                                                                   Leonardo da Vinci



Sevgilerimle,

Yücel Uygun
Kurucu
DBA Consulting

yuceluygun@dbaconsulting.com.tr
www.dbaconsulting.com.tr